Sevinç Hocanın Sağ Tarafında "Faruk Temel"
"20 yıldan fazla oldu bu yazıyı yazalı. Kayıptı uzun zamandır. Yeniden ortaya çıkmasının güzel bir anlamı var mutlaka. Babamdan çıktı.. O hiçbirşeyi kaybetmez.. Bu yazının onca sene sonra yeri burasıymış demekki.."
Aras Demiray
-------------------------------------------------------------------------------------------------
Bir sahil kasabası bırakmıştım arkamda, Çakıllık bayırını geçtiğimizden beri gözlerime değmeyen. Unutmadım..
İnce oyalar gibi işlenmişti doğa, Enez'in köylü güzeli ellerinde. Mavi, yeşil, insanlar ve çiçekler, kırmızı, beyaz daha neler neler. Birde çocuk bırakmıştım, içimden kopup Kral Kızı'na gizlenen. Koşmamıştım ardından , yakalamak için. Bırakmıştım, yaşlı gözlerimi silerken, benden de bir şeyler var diyebilmek için bu sahil kasabasının sokaklarında yaşayan. Hala çiçeklerini koklayan ve hala yaşayan bir parçam var diyebilmek için. Belki de tekrar geri dönmemin sebebi olur o çocuk.
Bereket tanrıçası "Su" Kral Kızı'ndaki tahtından bakardı mavi gözleriyle bize ve yaşam onun kadar güzeldi Enez'imde...
Sarı - yeşil bulanık sularda sıçrayan balıkları izleyerek bulursunuz yolunuzu. Ya da ihtiyar, kırış kırış, güleç bir balıkçıya sorarsınız. Bazen de yemyeşil otların arasından bir patika çıkıverir karşınıza. Sazlıklar alır götürür sizi Meriç nehrinin Ege kadının beline sarıldığı boğaza. Kilometrelerce kumsal vardır artık ayaklarınızın altında. Solunuzda Ege, önünüzde Yunanistan ve ortada Meriç nehri, sınır nehri..
En çok Enez'de duydum, en çok Enez'de kullandım "sınır" kelimesini ve orada öğrendim sınır kelimesinin anlamını, sınırlarımı. Kavga gibi, emek gibi, yaşam gibi, yürümek gibi, ölüm gibi...
Meriç nehrinin kıyısında, askeri seddenin hemen altında otururdu Faruk Temel, üç kardeşi ve anasıyla. İsten kararmış iki odalı dünyasında. Sınıf arkadaşımdı, kürt 'dü, iriyarı ve mertti. Saçları üç numaraydı, hiç uzatmadı, uzatamadı. Annem (Ayla Demiray) en sevdiği öğretmeniydi Faruk'un. Bu yüzden severdi korurdu beni; biliyorum... Ve cenazesine gidemedim, cenazeleri sevmem, ayrılıkları sevmediğim gibi. İlk defa bir dostum ölmüştü. Bahardı, çocuktum, üzülmüştüm. Hatırlıyorum, "Allah rahmet eylesin" bile demiştim ilk defa. Ama bahardı, çocuktum. O zamandan beri bir kez gittim cenazeye. İnan zorunlu hissetmesem gitmezdim. Zorunlu olmasam yine de gitmek istemem. Kendiminkine bile.
Kaynak: Enez Kartopu Gurubu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder